11 Mayıs 2015 Pazartesi

Kitap Tanıtımı, Yorumu ve Alıntılar- Romantik Oyun- Elif Yılmaz

ARKA KAPAK:
"Aşk… Aşk, benim hastalığımın yan etkisiydi. Benim esas hastalığımın adı romantizmdi ve her şey, romantik bir oyunla başlamıştı." İki arkadaş... Birbirlerini etkilemek için bir oyuna girişirlerse ne olur? Steven ve Tina için her şey eğlenceli bir oyun olarak başladı. Tek amaçları oyunu kazanmaktı. Bu noktaya kadar ortada herhangi bir sorun görünmüyordu. Sorun, rakibini alt etmeye çalışırken birbirlerinden etkilenmeleriyle başlamıştı. İyi olan kazansın mottosuyla başlayan bu oyunda biri diğerinden daha iyiydi. Peki, ilk hangisi âşık olacaktı? Daha doğrusu söz konusu aşksa, ortada kazanan var mıydı? Romantik oyun başlasın! "Her şeyi düzelteceğini bilseydim, sana sadece iki kelime söylerdim."

YORUMUM:

Her şey masum bir oyunla başladı… İki en yakın arkadaş Tina ve Steven bir oyun oynamaya karar verdiler. İkisi de kazanmak için elinden geleni yapmaya hazırdı. Ve bu oyunun sonucunda kaderlerinin değişeceklerinden habersizdiler.
‘Romantik Oyun’ bir gençlik kitabı ama bence masum aşkları okumayı seven herkesi içine çekebilecek bir büyüye sahip.  Kitabı ana karakter Tina’nın gözünden okuyoruz. Tina’nın bazen çok konuştuğunu düşünsem de bu onu sevmeme engel olmadı. Anlatımın akıcılığı sayesinde sayfaları art arda çevirdim. Kitabı okurken yüzümü tatlı bir gülümsemenin esir aldığını size itiraf etmeliyim.
Postiga Yayınları’ndan çıkan ‘Romantik Oyun’ adlı kitap genç yazar Elif Yılmaz’ın ilk romanı ve bana kalırsa son olmayacak…

ALINTILAR:
Sanki onu anlıyormuşum gibi bana motorun özelliklerini anlatmaya başladı. Bir kez daha bana baktı ve keyifle gülümsedi. Direksiyonun üzerine ellerini yerleştirip, bacağını diğer tarafa attı ve motorun üzerine oturdu. Frenleri kontrol ediyor ve motorun üzerindeki ibreleri inceliyordu. Erkekler ve oyuncakları…
***
“Neden hep olmayacak şeyleri istiyorsun?” diye sordum. Derin bir nefes aldı ve sessizce gökyüzüne baktı. Ukala bir cevap vermesini bekliyordum ama yapmadı. Bu tuhafıma gidince başımı çevirdim ve meraklı gözlerle, gökyüzünü inceleyen Steven’ı süzdüm. O da yüzünü bana çevirdi ve: “Hiçbir fikrim yok,” diye fısıldadı.
***
“Hani istemediğiniz her şey en istemediğiniz zamanlarda olur, ancak bir şeyi çok istediğinizde bir türlü olmak bilmez ya, şu an aynen öyle bir durum içindeydim.”
***
Bir oyun…
Ve her şey seni güldürmek için.
Ama bir sorun…
Sanki gülüşün beni öldürmek için.
Bir oyun…
Seni etkilemek için.
Ama her oyun, bir gerçeği gizlemek için.
***
Oynadığım en harika oyun
Ödülüm gülüşün ve sen.
Bedelini ve sonucunu düşünmeden…
Oyunun sonlanması için gereken her şey… Sen!
***
O böyle en güzel anlarımı mahvetmeye devam ederken ona âşık falan olmazdım. Zaten kızlar onun neresinden hoşlanıyor anlamıyordum. Hemcinslerimden bazılarının sersem fetişi vardı. Sersem erkek gördüklerinde tav oluyorlardı!
***
Bu romantik oyunu gittikçe heyecanlı bir hal alıyordu…
***
Zaten ne geliyorsa başımıza bu tek kelimeden geliyor. ‘Final!’
***
Steven’ın beni bu kadar iyi tanıyor olması hiç hoş değildi. Hem de hiç!
***
“Dersler bu sene olduğundan daha mı zor, yoksa ben mi giderek tembelleşiyorum?”
***
“Senin isteyip de benim yapamayacağım hiçbir şey yok Tina,”dedi.
***
Gerçek acıydı. Gerçek korkutucuydu. Çünkü gerçek, benim Steven’ı her zamankinden farklı bir şekilde sevmeye başladığım ve bu işin sonunda onu kaybetmekten korktuğumdu.
***
“Eğer bu dünyada en çok değer verdiği kişi bensem, beni incitecek bir şey yapmazdı. Benden vazgeçmezdi.”
***
O bu yüzden en yakın arkadaşımdı. Beni sinir ettiği zamanlarda bile güldürmeyi başarıyordu ve bu yüzden ondan bu denli çok hoşlanıyordum. Çünkü kalbime giden yolu onun kadar iyi bilen bir kişi daha yoktu bu dünyada. O yolu kendi elleriyle inşa etmişti.
***
Belki gözlerime bakarsa daha iyi olurdu. Belki orada ona hep destek olacağımı görür ve kendini bir nebze olsun daha iyi hissederdi.
***
Herkesten kaçabilirdi ama bu dünyada benden kaçabileceği tek bir yer bile yoktu.
***
“Peki ya sonra?” diye sordu, Steven yüzündeki gülümseme silinmeden.
“Sonra bekleyeceksin işte. Senin öyle bir huyun yok biliyorum ama bu işler sabır gerektirir, ezik. Ancak sabredenlerin dilekleri gerçek olur. Çünkü sabredenler o şeyi gerçekten istemiş demektir.”
***
“Ben ihtiyacım olan her şeye sahibim. Sana sahibim.”
***
Onu kaybediyordum ama giden o değildi. Ben uzaklaşıyordum…
***
Gülmesene be adam! Zaten yeteri kadar âşığım sana.
***
Bu çocuğa deli gibi âşıktım ve şu an bunun için hiç üzülmüyordum. Çünkü bana her geçen gün aşkımı ne kadar çok hak ettiğini kanıtlıyordu.
***
Yapabileceğim en iyi şey bitirmekti ve ben de bitirdim.
***
Nasıl bu kadar odun olabiliyordu? Onun evimizdeki masadan tek bir farkı vardı o da en azından masa bir işe yarıyordu.
***
“Senden nefret ediyorum” diye fısıldadım kulağına karşılık olarak.
“Eğer bu hâlinin sebebi bensem,” nefesini tuttu. “Ben de kendimden nefret ediyorum.”
***
“Eğer benim kelimelerimin her şeyi düzelteceğini bilseydim, sana sadece iki kelime söylerdim.”





0 yorum:

Yorum Gönder