11 Mayıs 2015 Pazartesi

Kitap Tanıtımı- Yorumu ve Alıntılar- Ardımda Kalanlar- Ellen Marie Wiseman

ARKA KAPAK:

Çıkmazdaysa yüreğiniz, hikâyemi dikkatli okuyun, belki de bu sizin hikâyenizdir…

Hiç uçurumun kenarında olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da ayaklarınızın altındaki kaya parçalarının koparak düştüğünü… Ben artık öyle hissediyorum ve gitgide karanlığa düşüyorum. İhanetin en ağırını en yakınlarımdan gördüm. Anne ve babamdan… Tek suçum, onların isteklerine boyun eğmememdi. Tek suçum, onların değil de yüreğimin seçtiği adamı sevmemdi… Neden insanlar kendileri gibi olmayanı ötekileştirir ki? Bu başkaldırımın bedelini çok ağır ödüyorum. Bir akıl hastanesine kapatıldım. Tüm hayatım çalındı benden. Sevdiğim adam… Dünyaya getireceğim çocuğum belki de…

Ne zormuş insanın kendinde olduğunu ispat etme çabası. Ve artık aklım yerinde mi bilmiyorum ama yüreğimin hâlâ aklı başında. Buradan kurtulmak istiyorum. Gün yüzüne kavuşup rüzgârın saçlarımı savuruşunu hissetmek, denizin tuzlu kokusunu içime çekmek istiyorum. Tek ümidim bu yazdıklarımı birinin bulması. Ne kadar zaman alır bilinmez, fakat bu satırları okuyacak kişiye sesleniyorum: Benim adım Clara Elizabeth Cartwright ve bu, benim hikâyem. Seçim senin, ya hikâyeme ortak ol ya da diğerleri gibi görmezlikten gel beni… Ardımda Kalanlar, anlattıkları ve karakterleriyle kurgu ürünü olsa da hikâyenin çıkış noktası gerçeğe dayanmaktadır. Tüm gizemleri içinde barındıran, duygu yüklü bu kitabı gözyaşları eşliğinde bitirdiğinizde, kendinizi sorgulamadan edemeyeceksiniz…

"Muhteşem bir kurguya sahip olan Ardımda Kalanlar, tüm okul ve halk kütüphanelerindeki yerini almalı."
-Voya, Lindy Gerdes-



YORUMUM:
Willard State Akıl Hastanesi’ne aslında hiçbir problemi yokken zorla yatırılan Clara’nın hikâyesi bu. Sırf ailesinin istediğini yapmadı diye ‘deli’ damgası yiyen Clara’nın verdiği mücadeleyi okurken kendinizden geçeceksiniz.
Yazarın akıcı diliyle ilginç bir konu birleşince ortaya muhteşem bir eser çıkmış. Kesinlikle çarpıcı. İnanılmaz bir kurgu. Ellen Marie Wiseman favori yazarlarımın arasına girmeyi başardı.

ALINTILAR:

Kim bilir kaç dehşet verici anı, yapının bir parçası olarak tuğlaların, harcın, buzlu camların içine işlemiş, kan ve gözyaşlarına karışarak mühürlenmişti? Acı ve keder nasıl her zaman Izzy’nin bir parçası olacaksa işkence görmüş binlerce ruhun anısı da Chapin Hall’da ve Willard Akıl Hastanesi’nin çevresindeki binalarda yaşayacaktı. Böyle bir yer kayıp yaşamlardan ve sevilen kişilerden geriye kalan bir hatıradan başka ne olabilirdi?
***
“İster inan ister inanma anne,” dedi Clara iğrendiğini gizleyemeden, “ama herkes para için evlenmiyor. Bazıları sevdikleri için evleniyor.”
***
“Tek pişmanlığım sizinle ilgili gerçekleri zamanında görememiş olmam.”
***
Babam benden kurtulmaya çalıştığı için beni evden yolladı. Bu yöntemle nasıl bir sonuca ulaşacağını sanıyor ki? Oysa bu davranışı, serbest kaldığımda ondan uzak durup istediğim hayatı yaşayabilme kararımı perçinlemekten başka işe yaramıyor. Babam beni Willard’a yolluyor. Korkmam gerekir mi bilmiyorum.
***
Zulmedenler ne olursa olsun kurbanları hedef almanın bir yolunu bulurlardı.
***
Hayvanlar masum yaratıklar. İnsanlar… şey, onlar masum değiller. Hayvanlar insanlardan daha iyi.
***
Pes etmeyeceğim. Geçmişimin geleceğimi belirlemesine izin vermeyeceğim.
***
İnsanların davranışları yüzünden kendilerini değil de başkalarını suçlamasından nefret ediyorum.
***
“Madem zarar gören insanların ne hissettiğini biliyor, neden insanlara acı vermeye çalışıyor?”
“Sanırım acı çekmekten korktuğu için kimsenin ona bulaşmasını istemiyor. Sanırım bir hiyerarşi olduğunu düşünüyor ve kendini korumak için en tepeye oturmak istiyor.”
***
Küçük, doğmamış bir bebek böyle bir muameleden sağ çıkabilir miydi? Gözleri doldu ve kalp atışları yavaşladı.
***
İnsanlar çocuklarının hayatını mahvedecekse onları doğurmasalar daha iyi değil miydi?
***
Bu hastalar Willard’a geldiklerinde akıl sağlıkları yerindeyse bile böyle bir muameleden sonra delirmemeleri mümkün değildi. Doktorlar bu tür işkencenin insana iyi gelebileceğini nasıl düşünüyordu, hayret!
***
“Kendi isteğim dışında akıl hastanesine kapatıldım. Bana kalan tek şey aklım ve aklımın tamamen yerinde olduğu konusunda sizi temin ederim! Ben her dediğinize körü körüne inanıp hayvan gibi onları hapsetmenize izin veren diğer hastalarınız gibi değilim. Bir doktor bunu yapmamalı. Bu bir suçtur.”
***
“Her şeyden önce ben deli değilim. İkincisi hayatın stresinden uzak güvenli bir sığınak yoktur. Burada kendi iradem dışında tutuluyorum. Bu durumda nasıl huzurlu ve dertsiz olabilirim?”
***
Sonu ölüm olacaksa özgür kalmanın ne anlamı olacaktı ki?
***
Babası Willard’ın ne kadar iğrenç bir yer olduğunu biliyor muydu, biliyorsa bunu umursuyor muydu?
***
Babamın bana böyle bir şey yapabileceği aklıma gelmedi. Beni sevmekten vazgeçebileceğini hiç düşünmedim.
***
Korkunun yerini öfke almıştı ve her nefesinde biraz daha büyüyüp soğuyordu. Annesiyle babası nasıl ona böyle bir şey yapabilmişti?
***
Değişmek kolay değildi.
***
Ama kapana kısılmışlık, boğulma hissi üzerine gelen bir tren gibi içini doldurmuştu.
***
Bunca yıl heba olmuştu çünkü olayı bir de annesinin tarafından dinleyebilecek kadar cesur olamamıştı!
***
Geçmişimin geleceğimi şekillendirmesine izin vermeyeceğim, diye düşündü. O zamanlar farklı biriydim. Ve hayatımın geri kalanını babamın günahının bedelini ödeyerek geçirmeyeceğim. Bunu yapmayacağım, bu mümkün değil.
***
“Ama seni sevmekten hiç vazgeçmediğimi bilmeni istiyorum.”
***
Demek öksüz olmak böyle bir duygu, diye düşündü gözleri ve boğazı yanarken. Bundan böyle beni her gün düşünüp karşılıksız sevecek kimse olmayacak. Sonunda gerçekten yalnız kaldım.
***
Hayatını bir düzene sokup bundan sonra ne yapacağına karar vermeliydi. Bunca sıkıntısı varken yenilerini eklemek istemiyordu.
***
“Her zaman yanında olacağım,” diye fısıldadı kulağına.
“Sen istesen de istemesen de.”
***
Clara’yı hiç düşünüyorlar mıydı? İyi olup olmadığını, hayatta olup olmadığını düşünüyorlar mıydı? Willard’a gelip ondan af dilemek ya da doktorlardan onu serbest bırakmasını istemek hiç akıllarına gelmiş miydi?  Yoksa onu bir an bile düşünemeyecek kadar kalpsizler miydi? Kızlarından bir paçavra gibi kurtulmakla iyi ettiklerini mi düşünüyorlardı?
***
Böylesi bir acının altından kim kalkabilirdi ki?
***
Dünya yaralı insanlarla doluydu ve hastaneler, enstitüler, hapishaneler onların paramparça olmuş kalplerini, zarar görmüş zihinlerini ve ayaklar altına alınmış ruhlarını onaramazdı.
***
“Aklıma sorarsan emin değilim,” dedi Clara. “Ama yüreğim hemen anladı.”




0 yorum:

Yorum Gönder