22 Kasım 2014 Cumartesi

Alıntılar- Bana Prenses Deme!

Murat keyifli bir kahkaha attı. “ Senin de koca bir kibrin var küçük hanım. Seni ilk tanıdığımdan beri hep aynısın. Çok şey değişti ama bu özelliğin değişecek gibi görünmüyor.”  “Ben kibirli değilim, sadece açık sözlüyüm. Neden insanlar bunu yanlış algılama konusunda bu kadar ısrarcı, anlamıyorum.
***
Dostlar iyi ve kötü yönleriyle kabul edilmeliydi, değil mi? Dostluk bu demekti.
***
“Nefret çok tehlikeli bir duygudur Nil. Fazla uç sınırlarında dolanırsan, bir bakmışsın dengeni kaybedip aşkın içine düşmüşsün.”
***
Yiğit derin bir nefes alıp verdi.  “ Seninle ne yapacağız prenses?”
“Bana prenses deme!”
***
“Bir erkek o kadının aşkını fark edemeyecek kadar kör ise, kadının onun için kurduğu hayallere de, döktüğü gözyaşlarına da ‘yazık’ derim. İki insan birbirine karşı bir şeyler hissediyorsa, bunu değil kendileri çevrelerindeki herkes fark eder. İlk aşkın kıpırtıları bambaşkadır. Yaşayanlar kadar izleyenlere de müthiş bir coşku verir.”
***
Bundan nefret ediyordu. Bu kadar kolay kontrolünü kaybetmekten, bu adamdan… Nefret ediyordu. Nefretin tutku ile kol kola gezdiğini kim bilebilirdi ki? Hayatında yaşamayı, tanımayı hiç ummadığı türde bir tecrübeydi Yiğit’in ona teklifsizce sunduğu.
***
“Bir erkeğin yok çekiciliğine ya da zenginliğine aldanmamalısın. Hayatındaki en önemli kriterin saygı olmasına özen göster. Eğer sana saygı göstermiyorsa, niyeti sadece gönül eğlendirmekse bil ki, sonu gözyaşı ve üzüntüden başka bir şey getirmez.”
***
“Ne var bu adamda bu kadar sıra dışı Eda? Yaşı geçkin, zampara olması dışında!” Eda sırıttı.
 “Yaşı geçkin değil, bence çok ideal.”
“Yaşlı.”
“Olgun.”
“Ukala.”
“Kendinden emin.”
“Gösteriş meraklısı.”
“Çünkü varlıklı.”
Şu Eda’nın her şeye bir cevabı var yani, diye düşünerek arkadaşına sinir olmuştu. “Git kendine ayarla o zaman!”
Eda iç geçirdi. “Mümkün olsa yapardım.”
***
“Nil sen de bir gün öğreneceksin ki, bazı erkekler vardır ve onlar seni istediğinde senin ‘hayır’ deme şansın yoktur.”
***
Aşka inanmayan bir adama, aşkını anlatmaya çalışmanın imkânsızlığı altında ezildiğini hissetti.
***
“Hayat başkaları için feda edilemeyecek kadar değerli, başkaları ne düşünür diye yaşanamayacak kadar kısa.”
***
“ Ne dilediğine dikkat et prenses, gerçek olabilir.”
***
“Beyinleri ile değil de kalpleri ile düşünüp hareket ettikleri için böyle oluyor.”
***
“Vay be, arabaya bak!  Bu araba bende olacaktı ki, hiçbir kız bana hayır diyemezdi.”

Şebnem Hanım ters ters söylendi. “Zaten hiçbir kız sana hayır diyemiyor Eren ve açıkçası ben de nedenini anlayabilmiş değilim. Görünüşe göre yeni nesil kızların beyinleri mercimek tanesi kadar ancak”


***
“ O zaman ne söylemek istiyorsan açıkça söyle. Hayatta bir şeyler koparmak istiyorsan prenses, ne istediğini bilmeli ve karşındakine de bunu göstermelisin. Buna özür de dâhil.”
***
‘Sevip kaybetmiş olmak, hiç sevmemiş olmaktan iyidir,’ diyen her kimse, gerçekten âşık olmamıştı belli ki. Böylesine derin bir kalp acısı ile başka nasıl başa çıkılırdı ki?
***
Hiç kimse, hiçbir şey kalıcı değildir. Bağlanmak acıdan başka bir şey getirmezdi. İnsanlar sözler verir ve tutmazlardı.
***
Biliyor musun, bir yerde aşkın anahtar ve kilide benzetilişini okumuştum. Yıllarca doğru insanı ararken o kadar yanlış insan tanır ki kalbiniz, o denli yıpranır ki, sonunda doğru anahtarın kendisi bile kilidi açamayabilir, diyordu. Yıllarca aramama gerek kalmadan, onu buldum. Ama kaybettim. Şimdi bir ömür yanlış anahtara mı mahkûm olacağım. Kalbimin kapısı aralanmadan, derinliklerine dokunulmadan…
***
“Canım mı yanıyor? Kalbimin yerinden sökülüp çıkarıldığını tanımlamak için can yanması çok hafif kalır.”



0 yorum:

Yorum Gönder