Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?
Epsilon Yayınevi, sizin de kendi gerçeğinizle karşılaşabileceğiniz Büyü Dükkanı’nda sizi bu soruya hazırlıklı olmaya çağırıyor!
Büyü Dükkanı, hayatta istenebilecek her şeyin var olduğu, mucizevi alışverişlerin gerçekleştiği bir mekandır. Ünü ülkenin dört bir tarafına yayılmış olan bu dükkana gelen müşterilerin tek bir hedefi vardır: Kendilerine her şeyin vaat edildiği bu yerden, hayatta en çok istedikleri şeyi almadan ayrılmamak...
Kimisi geçmiş yıllarını geri almak, kimi büyük bir aşk yaşamak, kimi de korkularından kurtulmak için oradadır. İsteklerine biçilen bedeli ödemeye çoktan hazırdırlar. Ancak Büyü Dükkânı’ndaki alışverişler kolay değildir. Çünkü usta satıcının bir kuralı vardır: Müşterisini dükkandan alabileceği en iyi şeyle göndermek... Yaşlı adam ile müşterileri arasında geçen sıkı pazarlıklar, hayata dair önemli sorgulamalar içermektedir.
''Santayana'nın bir sözü geçiyordu:''Geçmişi hatırlamayanlar,onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.''
''Böyle durumlarda çareyi birkaç saniye için gözlerini kapatmakta ve derin bir nefes almakta bulurdu.Nefesinin,kuvvetli bir rüzgar gibi kafasının içini temizlediğini hayal ederdi.Aldığı nefesi bıraktığında ise sanki rüzgar çekiliyor zihni sükunete kavuşuyordu.Yaşlı satıcı bu ufak nefes oyunundan sonra tekrar kulak kabarttı.''
''Yadım buradan alabileceğini bir şey değildir.Çünkü yardım,geçici olarak başkalarından aldığınız ve hiçbir zaman size ait olmayan bir şeydir.''
''Korkunun hiç olmadığı yerde genellikle tedbirde yoktur.''
''Bir insanın akıllı davranması için üç yolu vardır:Birincisi iyi düşünmektir.Bu en soylusudur.İkincisi,taklit etmektir.Bu en kolayıdır.Üçüncüsü,denemiş olmaktır.Bu en acısıdır.
Konfüçyüs''
''Olmaz olur muyum?Bir çok kere aşık oldum.Ancak hepsinde hayal kırıklığına uğradım.Doyasıya sevmek,doyasıya sevilmek istedim.Fakat her defasında,bunlardan yalnızca biri oldu.Uzun süredir kendimi çok yalnız hissediyorum.Artık karşıma biri çıksın,bana aşık olsun ve beni mutlu etsin istiyorum.''
''Siz aşktan çok iyi bir aşık arıyorsunuz.Öyle değil mi?''
''Evet beni sevecek;değerimi bilecek birini arıyorum.''
''Kendinize kızıyor gibisiniz.''
''Evet kızıyorum.Çünkü ben böyle kendi kendime hülyalı sevdalar yaşarken, o başkasına aşıktı.Bunu öğrendiğimde ondan nefret ettim oysa onun hiçbir şeyden haberi yoktu.Sonunda evlendiler.Bense,aşkımın nefretimin ve öfkemle yapayalnız kaldım.Bütün bu saçmalığa izin verdiğim için de kendime çok ama çok kızdım.''
''Siz ona aşıktınız ama o size değildi.''
''Evet, aynen öyle.Ne aptalca değil mi?Daima böyle oldu.Aşklarımı hep yalnız yaşadım.''
''Ya aşıklarınız?''
'' Aşıklarım...Aşıklarım oldu mu bilmiyorum.Beni çok sevdiğini söyleyenler oldu ama onlara da ben aşık değildim.''
''Yani onlarda aşklarını yalnız yaşadılar.''
''Evet, belki de..Ama şu anda çok yalnızım.Beni sevip mutlu edebilecek birini arıyorum.''
''Hayır,şart değil.Bıktım artık.Yeter ki beni seven ve mutlu eden biri olsun.''
''Aç müşteri isabetli alışveriş yapamaz;çünkü sabırsızdır.''
''Tutkularını vermek...Çok kolay geliyordu şimdi.Oysa bir zamanlar ne kadar da değerliydi tutkuları.Onlarsız yaşayabileceğini hayal bile edemezdi.Tutkuları ona yaşamın ne kadar değerli olduğunu fark ettirirdi.Enerjisini ve yaşama sevincini besleyen de onlardı.Ama bugün burada olduğuna göre, hiçbir işe yaramamışlardı işte.Zaten bir süredir,ona tutku yaşatacak kimsede olmamıştı.Yaşadığı tutkuların bir faydasını görmediğine göre ,yaşamadığı tutkularından vazgeçmesi ona ne kaybettirirdi ki?''
''Müşterilerimden biri, mutluluğu bir kibritin alevine benzemişti.'Ya esen bir rüzgar söndürür,ya siz üflersiniz, ya da sonuna kadar yanıp,kendiliğinden söner'dediğini hatırlıyorum.Kibritin alevi önünde sonunda söner ama başka bir kibrit yakma şansınız daima vardır.''
''Dünyanın uzaydaki hareketleri ne kadar net ve dakikse,dünya yüzeyindeki yaşam da o kadar karmaşıktı.Belki de dünya bu kadar kendinden emin dönmese, yaşam bu kadar karmaşık olma hakkını bulamayacaktı kendinde.''
''Aşksız tutkusuz yapamam,bunu biliyorum.Aşk, benim için vazgeçilmez bir duygu.Aşık olduğumda ,içim içime sığmıyor.Bunu elimden alırsanız, bir gün buraya mutsuz bir insan olarak gelirim ve tutkularımı geri isterim.''
''Ben yalnızca, beni acılarımdan ve kırıklıklarımdan kurtaracak bir sığınak arıyordum.Belki geçici bir süre için..''
''Yaşam geçici sığınaklarla doludur.''
''Farkında mısınız,sadık bir aşık için aşk duygularınızı feda ettiniz.''
''Aşık olmayı hem istiyor hem de korkuyorsunuz.ÇÜnkü aşk,eşi benzeri olmayan bir mutluluk yaşattığı gibi bazı acılar da getiriyor hayatınıza.''
''İnsanlık tarihi,isteklerin korkuya yenik düşmesinin ve garanti arayışlarına feda edilmesinin örnekleriyle doludur.Oysa istek ve korku hep var olmuş,garanti ise hiç olmamıştır.''
''Ne garip...Büyü Dükkanı'na gelirken, aradığım dolu dizgin aşkı bulmayı hedefliyordum.Ama daima yaptığım gibi,burada da karşıma çıkan ilk dalgadan korkarak,gördüğüm en yakın limana sığındım ve açık denizlerden vazgeçtim.Oysa gerçek yaşamda kıyıdan seyrederken, rüyalarımda hep açık denizzde yol alıyordum.Hayret!İnsan bazen bir yeniliği denerken bile,eski alışkanlıklarını tekrar ediyor.Tıpkı bir kumarbazın,kumarı bırakacağını kanıtlamak için bahis oynaması gibi...''
''İlkbahar,tıpkı bir kadın gibiydi ona göre.Önce, çok özlediğiniz ve karşı koyamadığınız bir sıcaklıkla sarıyordu sizi.Tam buna alışıp kendinizi bırakmışken,aniden terk edip gidiyor ve sizi tek başınıza bırakıyordu.Üşüyor titriyordunuz.Sonra bir gün,hiçbir şey olmamış gibi yeniden çıkageliyordu.Bu kez,korkudan daha tedbirli davranıyordunuz.Hemen bırakmıyordunuz kendinizi kollarına.Bir melek gibi verici,ama şeytanla işbirliği yaparcasına güvenilmez ve bunların bir araya gelişiyle işbirliği yaparcasına güvenilmez ve bunların bir araya gelişiyle son derece cazibeli mevsimdi ilkbahar.''
''Şirin dediği gibi'kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı'diye düşündü.''
''Belki de mutluluğun sırrı,birbirinden çok farklı lezzetlerin bir araya gelerek ortaya çıkardığı armoninin inceliğinde gizliydi.''
''Acaba geride bıraktığı yaşam,onun şu anda göremediği, ancak hemen yok olmayacak izler de barındırmıyor muydu?İz bırakanlar,kendi yaşamasa da yaşatılıyordu.Bazı izler diş dünyada bırakılıyordu,bazıları ise iç dünyalarda...İnsanlık,dış dünyada bırakılanlar kadar,iç dünyalarda bırakılan izleri de taşımayı becermişti bugüne dek.''
''Gözlerini en uzak noktaya dikti.Kendi korkularını ya da zaaflarını fark ettiği zaman hep bunu yapardı.Görebildiği en uzak noktayı algılamaya çalışır,dünyanın büyüklüğünden ve milyonlarca yıllık tarihinden güç alırdı.Yaşam cömertti ona göre.Yok olanların kendisine bıraktığı mirası yutmuyor,var olanlarla sunuyordu.çBU sayede,kendi ürettmediğimiz pek çok şeye sahip oluyorduk.''
''Yalnızlık ise bu kadar varlıkla donatılmış bedenimizin,diğer canlı bedenlerden uzak olmasından başka bir şey değildi.''
''Çünkü o zaman ki mantığına göre yaşlılık,ömrümüzün sonuna geldiğinizin habercisi idi.Bunu bilen bir insana ne kadar coşku duyabilir,yaşadığı günden ne kadar tat alabilirdi ki?O zamanlar, insanın ancak önünde uzun bir yaşam olduğu düşüncesi ile mutlu olabildiğini düşünürdü.''
''Gençliğinde ağaç dikmek ve diktiğin ağaca bakmak seni mutlu edebiliyorsa,yaşlılığında da o ağacın gölgesinde oturmaktan mutlu olursun.''
''İnsanoğlu,yeryüzündeki yaşam süresinin sınırlı olduğu gerçeğinin farkında olarak yaşayan ve bunu bile bile mutluluğu arama gücünü koruyabilen tek canlı olmalıydı.Bunu keşfettiği zaman,insanlığa büyük bir saygı duymuştu.''
''Bana göre asıl şans,yeryüzünde var olmaktan başka bir şey değil.Çünkü yaşanan her an,tek ve kendine özgü.''
''Sizin dışınızda bazı faktörler buluşuyorlar ve sizin lehinize bir keşisme noktası yaratıyorlar.Şans ancak böyle bir şey olabilir.Bundan yararlanmak ise sizin seçiminiz,yani şansınızı kullanmanızdır.''
''Mutluluklarınızı hiçe saydığınızı söylediniz.Yani onları küçümsüyor ve görmezden geliyorsunuz.Bu yüzden de kendinizi,şanssız bir insan olduğunuza inandırmış,adeta bu inanca mahkum etmişsiniz.Mahkumiyet yeterince ağır bir bedel değil mi?''
''Ne çok insan,sınırlı ömrünü,kendi işine yaramayacak şeyleri keşfetmek,üretmek ve dünyaya bırkmak için harcamıştı.Belki de asıl bırakmak istedikleri yalnızca isimleriydi.Acaba bu insanlar,dünyaya bir isim bırakmanın bedelini mi ödemişlerdi,yoksa dünyaya bıraktıklarının yanında isimleride mi kalmıştı?''
''Haklı olabilirsiniz.Ama ne olursa olsun, bunu hak edecek kadar yetenekli bir insan olduğu anlaşılıyor.Bence bir insan bu kadar yetenekliyse,şöhreti,daha kendisi yaşarken tüm dünyaya yayılmalı.Bazılarının değeri,onlar öldükten sonra anlaşılır.Geç kalmış şöhretin,sahibine hiçbir yararı yoktur.Gizli kalmış şöhretlerin ise hiç kimseye bir yararı olmaz.''
''Herhalde karşılığında bir bedel ödemede alabileceğiniz ender şeylerden biridir öğüt.''
''Şöhrete kavuşan insanlar,eskisi kadar huzurlu olmadıklarını söylerler.Çünkü artık topluma ve hayranlarına mal olmuşlardır.Kendilerine eskisi kadar zaman ayıramazlar,sokata rahat dolaşamazlar.Kısacası huzurları kaçar.Şöhretin bedeli de bu olsa gerek.''
''Büyük ve güzel kanatlar,ancak onları taşıyabilecek bir gövde varsa işe yarar.Aksi takdirde sırtınızda bir yük olmanın ötesine gidemezler.Bir gün tekrar buraya gelip,bana yaptığınız alışverişin sizi mutlu etymediğini söylersiniz,üzüntü duyarım.''
''Bir şey olmak için önce bir şey yapmak gerekir''
''Oysa geçmiş uğurladığımız bir misafir,gelecek ise henüz tanımadığımız bir yabancıya benziyordu.İkisi de bizden değildi.Bizden olmayanlar ise bizim dikkatimizi her zaman daha fazla çekmişlerdi.''
''Tıpkı sevgisiz bırakılan kadın gibi,susuz bırakılan toprak da küskün,sert ve kırılgan oluyordu.''
''Aklıyla yüreğini birbirine yakınlaştırınca,korkusunun üstesinden gelmeyi başardı.Sonunda sözler ve gözler aynı şeyi söylemeye başladılar.''
''Dileklerinize dikkat edin, ya olursa?''
0 yorum:
Yorum Gönder