"Aşk… Aşk, benim hastalığımın yan etkisiydi. Benim esas
hastalığımın adı romantizmdi ve her şey, romantik bir oyunla başlamıştı."
İki arkadaş... Birbirlerini etkilemek için bir oyuna girişirlerse ne olur?
Steven ve Tina için her şey eğlenceli bir oyun olarak başladı. Tek amaçları
oyunu kazanmaktı. Bu noktaya kadar ortada herhangi bir sorun görünmüyordu.
Sorun, rakibini alt etmeye çalışırken birbirlerinden etkilenmeleriyle
başlamıştı. İyi olan kazansın mottosuyla başlayan bu oyunda biri diğerinden
daha iyiydi. Peki, ilk hangisi âşık olacaktı? Daha doğrusu söz konusu aşksa, ortada
kazanan var mıydı? Romantik oyun başlasın! "Her şeyi düzelteceğini
bilseydim, sana sadece iki kelime söylerdim."
YORUMUM:
Her şey masum bir oyunla başladı… İki en yakın arkadaş Tina
ve Steven bir oyun oynamaya karar verdiler. İkisi de kazanmak için elinden
geleni yapmaya hazırdı. Ve bu oyunun sonucunda kaderlerinin değişeceklerinden
habersizdiler.
‘Romantik Oyun’ bir gençlik kitabı ama bence masum aşkları
okumayı seven herkesi içine çekebilecek bir büyüye sahip. Kitabı ana karakter Tina’nın gözünden
okuyoruz. Tina’nın bazen çok konuştuğunu düşünsem de bu onu sevmeme engel olmadı.
Anlatımın akıcılığı sayesinde sayfaları art arda çevirdim. Kitabı okurken
yüzümü tatlı bir gülümsemenin esir aldığını size itiraf etmeliyim.
Postiga Yayınları’ndan çıkan ‘Romantik Oyun’ adlı kitap genç
yazar Elif Yılmaz’ın ilk romanı ve bana kalırsa son olmayacak…
ALINTILAR:
Sanki onu
anlıyormuşum gibi bana motorun özelliklerini anlatmaya başladı. Bir kez daha
bana baktı ve keyifle gülümsedi. Direksiyonun üzerine ellerini yerleştirip,
bacağını diğer tarafa attı ve motorun üzerine oturdu. Frenleri kontrol ediyor
ve motorun üzerindeki ibreleri inceliyordu. Erkekler ve oyuncakları…
***
“Neden hep
olmayacak şeyleri istiyorsun?” diye sordum. Derin bir nefes aldı ve sessizce
gökyüzüne baktı. Ukala bir cevap vermesini bekliyordum ama yapmadı. Bu tuhafıma
gidince başımı çevirdim ve meraklı gözlerle, gökyüzünü inceleyen Steven’ı
süzdüm. O da yüzünü bana çevirdi ve: “Hiçbir fikrim yok,” diye fısıldadı.
***
“Hani
istemediğiniz her şey en istemediğiniz zamanlarda olur, ancak bir şeyi çok
istediğinizde bir türlü olmak bilmez ya, şu an aynen öyle bir durum
içindeydim.”
***
Bir oyun…
Ve her şey
seni güldürmek için.
Ama bir
sorun…
Sanki
gülüşün beni öldürmek için.
Bir oyun…
Seni
etkilemek için.
Ama her
oyun, bir gerçeği gizlemek için.
***
Oynadığım en
harika oyun
Ödülüm
gülüşün ve sen.
Bedelini ve
sonucunu düşünmeden…
Oyunun
sonlanması için gereken her şey… Sen!
***
O böyle en güzel
anlarımı mahvetmeye devam ederken ona âşık falan olmazdım. Zaten kızlar onun
neresinden hoşlanıyor anlamıyordum. Hemcinslerimden bazılarının sersem fetişi
vardı. Sersem erkek gördüklerinde tav oluyorlardı!
***
Bu romantik
oyunu gittikçe heyecanlı bir hal alıyordu…
***
Zaten ne
geliyorsa başımıza bu tek kelimeden geliyor. ‘Final!’
***
Steven’ın
beni bu kadar iyi tanıyor olması hiç hoş değildi. Hem de hiç!
***
“Dersler bu
sene olduğundan daha mı zor, yoksa ben mi giderek tembelleşiyorum?”
***
“Senin
isteyip de benim yapamayacağım hiçbir şey yok Tina,”dedi.
***
Gerçek
acıydı. Gerçek korkutucuydu. Çünkü gerçek, benim Steven’ı her zamankinden
farklı bir şekilde sevmeye başladığım ve bu işin sonunda onu kaybetmekten
korktuğumdu.
***
“Eğer bu
dünyada en çok değer verdiği kişi bensem, beni incitecek bir şey yapmazdı.
Benden vazgeçmezdi.”
***
O bu yüzden
en yakın arkadaşımdı. Beni sinir ettiği zamanlarda bile güldürmeyi başarıyordu
ve bu yüzden ondan bu denli çok hoşlanıyordum. Çünkü kalbime giden yolu onun
kadar iyi bilen bir kişi daha yoktu bu dünyada. O yolu kendi elleriyle inşa
etmişti.
***
Belki
gözlerime bakarsa daha iyi olurdu. Belki orada ona hep destek olacağımı görür
ve kendini bir nebze olsun daha iyi hissederdi.
***
Herkesten
kaçabilirdi ama bu dünyada benden kaçabileceği tek bir yer bile yoktu.
***
“Peki ya
sonra?” diye sordu, Steven yüzündeki gülümseme silinmeden.
“Sonra
bekleyeceksin işte. Senin öyle bir huyun yok biliyorum ama bu işler sabır
gerektirir, ezik. Ancak sabredenlerin dilekleri gerçek olur. Çünkü sabredenler
o şeyi gerçekten istemiş demektir.”
***
“Ben
ihtiyacım olan her şeye sahibim. Sana sahibim.”
***
Onu
kaybediyordum ama giden o değildi. Ben uzaklaşıyordum…
***
Gülmesene be
adam! Zaten yeteri kadar âşığım sana.
***
Bu çocuğa
deli gibi âşıktım ve şu an bunun için hiç üzülmüyordum. Çünkü bana her geçen
gün aşkımı ne kadar çok hak ettiğini kanıtlıyordu.
***
Yapabileceğim
en iyi şey bitirmekti ve ben de bitirdim.
***
Nasıl bu
kadar odun olabiliyordu? Onun evimizdeki masadan tek bir farkı vardı o da en
azından masa bir işe yarıyordu.
***
“Senden
nefret ediyorum” diye fısıldadım kulağına karşılık olarak.
“Eğer bu
hâlinin sebebi bensem,” nefesini tuttu. “Ben de kendimden nefret ediyorum.”
***
“Eğer benim
kelimelerimin her şeyi düzelteceğini bilseydim, sana sadece iki kelime
söylerdim.”
0 yorum:
Yorum Gönder