YORUMUM:
İçinizi ısıtacak sımsıcak bir kitap… Yazarın da
deyişiyle sevgi kokan bir kitap bu. Okurken yüzünüzden gülümsemenin eksik olmayacağını garanti
ediyorum. Yazarın dili akıcı, kitabın nasıl bittiğini anlayamayacaksınız.
Kitabın içten duygularla Yazıldığı o kadar belli ki… Betül Güçlü’nün diğer
kitaplarının çıkmasını merakla bekliyorum. 5/5 veriyorum.
ALINTILAR:
Erkeklerin çoğu Akın abisi gibiydi. Öküz, kendini
beğenmiş ve salak.
***
Annelerin dostu, babaların düşmanı… O bir fenomen, o
bir kaka temizleyicisi, o bir kusmuk savaşçısı, o bir kahraman… O bir süper
dadı!
***
Dadıya âşık olmakmış, o nereden çıktı şimdi?
***
“Elbette onlar gibi değilsin sen… Sen şefkatlisin.
Çocuklarıma nasıl davrandığını görüyorum, senin gibi bir adam insanı yarı yolda
bırakmaz.”
***
Çocuklarından sonra kendisi de süper dadılarına
hayran olmuştu.
***
Bu eve geldiğinden beri dünyanın en mutlu insanıydı.
***
Biyolojik bağa gerek yoktu, böyle hissetmek için.
Efran bu çocukların babasıydı! Beril kabul etmese bile, onu istemese bile bu değişmeyecekti
bu. Geçirdikleri her günde ilmek ilmek işlenmiş bir sevgiyle bağlanmıştı
çocuklara. Bu eve geldiği gün amacı Beril’in kalbini kazanmakken âşık olduğu
kadın iki küçük hediye vermişti ona. İkizlere öğrettiği her şeyde nasıl
gururlandığını, onların gülümsemesinde kalbinin nasıl büyüdüğünü düşündü. İşte
bu yüzden, Efran bu çocukların babasıydı.
***
Her haliyle güzeldi bu kadın. Gülerken, kızarken,
ağladığında bile…
“Beril,” diye fısıldadı duygularının ağırlığıyla. “Ben
hayatımda hiç bu kadar korkmadım,” dedi yutkunarak. “Kimse için böyle bir sevgi
beslemedim ben. Bu çocuklar öylesine işlemiş ki kalbime, sevgileri öyle bürümüş
ki içimde… Ona bir şey olacak diye aklım çıktı.” Sevdiği kadının durgun
bakışları yerini gülümseyen gözlere bırakırken, iki iri damla parıldadı gözlerinde.
Efran ani bir dürtüyle ona sarıldığında başını omzuna gömdü Beril. “Teşekkür
ederim,” diye fısıldadı içtenlikle.
Çocuklarını bu kadar sevdiği için teşekkür ediyordu,
kendisine böyle güzel baktığı için teşekkür ediyordu. En önemlisi de bu kadar
dürüst olduğu içindi bu teşekkür. Beril’in ihtiyacı olan tek şeydi dürüstlük.
Birine her şeyiyle güvenmeye ihtiyacı vardı kadının. Onu iki çocukla yalnız
bırakan yalancı, düzenbaz bir adamdan sonra huzurlu, güven veren bir ilişki istiyordu
artık.
***
Bir çocuk daha ne kadar cana yakın olabilir, her
hareketiyle insanın kalbine dokunabilirdi ki?
***
Beril bu adama âşık olmuştu. Onun şefkatine,
merhametine âşık olmuştu genç kadın. Anlayışlı gözlerine, kendisine bakarken
umutla titreyen göz bebeklerine âşık olmuştu.
***
Pişmanlık, dalga dalga tüm benliğine yayılırken
keşkeler sardı dört bir yanını.
***
Öylece baktı adama. Boş boş. Hiçbir duygu kırıntısı
barındırmadan. Rol yapmaya alışkındı Beril. Hayal kırıklıklarını insanlardan
gizlemeye, iyiymiş gibi davranmaya alışkındı. Efran onun donuklaşan gözleriyle
dehşete düşmüştü. Birkaç dakika öncesinde kendisine gülümseyerek bakan kadının
gözünden düşüşünü izliyordu adeta. Onun aşk kırıntılarıyla dolu bakışlarını
görmüşken, şimdi nasıl katlanırdı bu boş gözlere?
***
“Ne zaman akıllanacaksın?” diye kızdı kendine. Mantığını ne zaman geri
plana atsa kalbi kırılıyordu.
***
“Vay anasını,” dedi hayranlıkla. “Adamdaki aşka bak!
Çocuk bakıcısı olmuş seni kazanabilmek için , Allah’ım çok romantik!”
***
Ufacık bir şeye bile
bakışları ve samimiyetiyle öyle büyük anlamlar katıyordu ki, ne kadar kızsa da
onu sevmemek imkânsızdı.
***
“Kalbimdeki yeriniz öyle büyük ki bu sevginin
kalbime nasıl sığdığına, nasıl olup da beni öldürmediğine şaşırıyorum.”
***
En yakın kız arkadaşlar gerekirse kafasını duvara sürterek
öğrenmeliydi arkadaşına ne olduğunu.
***
Kıskanmak, kıskanılmak, sevmek güzel şeydi… Hele de
böyle bir adamı…
0 yorum:
Yorum Gönder